100 YAŞINDA OLURSAM!
Bugünlerde herkes bahardan söz ediyor, martın sonu bahar diyenler, bahar bu yıl geç kaldı diyenler, gelmez olsun böyle bahar diyenler… Ama kimsenin gücü yetmiyor baharı durdurmaya, olanı yok saymaya; toprak kabarıyor, ağaçlar yapraklanıyor, dallar çiçekleniyor, kuşlar uçuyor ve rüzgar şarkı söylüyor! Doğanın kuralı şaşmıyor, kış uzun sürse de, sonu bahar oluyor….
Şimdilik dünyanın düzeni böyle. Mevsimlerin süresi eskiye göre değişti, daha uzun yazlar, daha uzun kışlar yaşadığımız oldu. Ama her zaman kış bahara ulaşıyor ve bu denge henüz varlığını koruyor.
İnsan yaşamı da böyle değil mi, çocuk olmadan genç olmak, genç olmadan yaşlanmak mümkün değil. Ama herkesin hissettiği yaş farklı. Bazı insanlar kendini biyolojik yaşından daha yaşlı hissediyor, bazıları daha genç. Dün bir arkadaşımızın doğum günüydü, 50 yaşında olduğuna inanmamız mümkün değildi, öyle sağlıklı ve genç görünüyordu. Bu söylemlerimize şöyle bir yanıt verdi: “ben kendimi yüz yaşında gibi hissediyorum.”
Yüz yaşında olmak nasıldır acaba diye düşündüm… İnsan o kadar yaşayıp gördükten sonra neler düşünür, neler hisseder?
Kendimi 100 yaşında hayal ettim. Şu andaki hayatımın nerdeyse iki katı kadar bir süre daha yaşadığım anlamına geliyor bu. Gözlerimi kapatıp içimde kendimi öyle görmeye çalıştım. Bir sandalyede oturduğumu gördüm. Dimdik oturuyorum. Saçım başım beyaz, derilerim çok kırışık, boyum biraz daha kısalmış ve kilolarım azalmış, ince, zarif bir büyükanne. Gözlerimi gördüm, şimdiki gibi bakıyorum. Belki de tek değişmeyen yanım, bakışlarım. Neler görmüşüm o gözlerle ama halen merakla bakıyorum, gerçek bir merakla, anlamak ve öğrenmek isteyen, saf bir merak.
Bir insan yetiştiriyorsanız, ister anne baba olun ister öğretmen ya da herhangi bir rolde yetişkin bir kişi, çocuklar için yapabileceğiniz en iyi şey onun merak ve yaratıcılık yeteneğini geliştirmesine yardım etmektir. İnsanın düşünme yeteneğinin gelişmesinin birinci adımı, koşulsuz, saf merakla hareket edebilme izninin olmasıdır. İnsan yaşamı, tabular, yasaklar, önyargılar ve genellemeler ile karartılmamalı, sorunların her zaman farklı bir çözümü olabileceği bilinmelidir.
Yaşamımız kendiliğinden umutlu ve heyecan verici olmayabilir. İçinde büyüdüğümüz çevre bu özellikte olmayabilir. Ama herkes ve herşey değişebilir…
Çocuklarınızın 100 yaşında da merakla, eğlenerek, heyecanla yaşamasını istiyorsanız, şimdi onlara bunu öğretin ya da sadece engel olmayın, yeter. Siz sadece, onlara umutlu yaşamayı benimsetin.